9 Eylül 2016 Cuma

Latin harfleri ile Risale-i Nur hizmeti yapmak, okumak, yazmak bidat mıdır, bu konuda Üstad ne diyor?

"Hz. Ali (r.a.) huruf-u ecnebiyi İslâmlar içinde cebren kabul ettirmek hadisesi ile ulemaü's-su'un bid'alara yardımlarından teessüfle bahsedip bu iki hadise ortasında irşadkârane bazılarından bahsediyor ki, o Sekine olan İsm-i Âzamla ecnebi hurufuna karşı mukabele ediyor. Hem ulemaü's-su'a muhalefet ediyor. İşte bu zamanda o adamlar Risale-i Nur şakirtleri ve naşirleri oldukları şüphesizdir. Çünkü onlardır ki hatt-ı Kur'ân'ı muhafaza ediyorlar ve bid'akâr bir kısım ulemalara karşı da mukavemet ediyorlar."
"O bid'alar ve acemî ve ecnebi hurufunun intişarı zamanı olan o ahirzamanın fena adamları bir kısım ülemaü's-su'dur ki; hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid'alara yardım ve fetva verenlerdir."(1)
Üstad Hazretleri bu ifadelerinde Latin harflerini bidat olarak değerlendiriyor. Harf  inkılabının yapılış gayesi İslam ve  Osmanlı medeniyeti ile yeni kurulan rejimin bağlarının koparılmasıdır. Yani yeni rejim halkı planlı bir şekilde geçmişinden uzaklaştırıp batı medeniyetine yanaştırmaya çalışmıştır. Harf inkılabı da bu planın bir parçasıdır. Tarihte hiçbir İslam toplumu Kur’an hattını terk etmemiştir. Bu insanlık tarihinde de pek görülmüş bir şey değildir. Dil ile hat farklı şeylerdir. İnsanın dilini muhafaza etmek istemesini anlamak mümkündür, lakin hattı terk etmenin hiçbir bilimsel bir mantığı yoktur. Demek Kur’an hattı kasıtlı ve planlı bir şekilde değiştiriliyor ise bunun arkasında başka şeyler aramak gerekir.
Ama Latin harfleri umumi bir belvadır. Umum-i belva, insanların genelinde görünen ve yaygın olan bir sorun bir müşkilat demektir. Latin harfleri de umumi bir belva ve bela olmasından dolayı Latince Risale-i Nurlara Üstad Hazretleri cevaz vermiş. Hattı Kur’an’ı muhafaza etmek Risale-i Nurların asli bir vazifesidir; Latin harflere müsaade ve ruhsat ise geçici ve arizi bir durumdur. Bu durumun müddeti ise insanların ekseri olarak hattı Kur’an’a yönelmesidir ki bu halihazırda pek mümkün görünmüyor. Öyle ise Üstad'ın vermiş olduğu ruhsat halen devam ediyor ve etmektedir.
Zaruretler nasıl haramı helale çeviriyor ise umum insanların Kur’an hattını bilmemeleri de bir zaruret durumuna gelmesinden dolayı bu bidata cevaz ve ruhsat verilmiştir; yoksa tasvip edilmiş değildir. Bu noktadan bakacak olursak her iki hüküm arasında bir çelişki ve tenakuz yoktur. Asıl vazife imanı kurtarmaktır, hattı Kur’an bu vazifenin yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır.
Şayet Latince harflere müsaade olmasa idi çokları imanını kaybedecekti. Üstad Hazretleri bu büyük hayır için küçük şerre müsaade etmiştir. Meseleye bu yönden bakmak gerekir.
 Zaten iman hizmeti dolaylı olarak hatt-ı Kur’an’a hizmet ediyor. Yani Latin harfle yazılmış Risale-i Nurlar sayesinde kişi önce imanını kazanıyor, sonra da bidatlara karşı şuur kazanıyor; belki şartların müsaadesizliği yüzünden Latin harf okumak zorunda kalıyor, lakin uzun vadade durum aksinedir. Yani ileride inşallah hatt-ı Kur’an yeniden ihya olunacaktır.
Üstad Hazretlerinin Latin harflere müsaade eden beyanı şu şekildedir:
"Risale-i Nur'un bir vazifesi huruf-u Kur'âniyeyi muhafaza olduğundan yeni hurufa zaruret derecesinde inşaallah müsaade olur."(2)
"İkinci sebep: Risale-i Nur'un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, tab' yoluyla işe girişilse, şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için, en çok risaleleri yeni hurufla tab etmek lâzım gelecek. Bu ise, Risale-i Nur'un yeni hurufa bir fetvası olup şakirtleri de o kolay yazıyı tercih etmeye sebep olur. Onun için, şimdiye kadar pek çok müstehak ve lâyık iken, Risale-i Nur'a serbestiyet verilmemişti. Lillâhilhamd, şimdi hakikatlerinin kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab' yasak iken, Âyetü'l-Kübrâ'yı bize teslim ettirip bir keramet-i ekber gösterdi."
"Biz şimdi gayet mühim ve herkese lâzım Meyve ile Hüccetü'l-Bâliğa'yı ikisi bir cilt olarak yeni hurufla tab etmek için Tahirî ile İstanbul'a gönderdim. Yalnız Meyve'nin Onuncu ve On Birinci Meselelerini vakit bulamayıp tashihsiz ona verdim. Şayet tab edilse, o iki meseleyi tam tashih edip ona gönderirsiniz."
"Hem o iki risale, dahilde, ya hariçte, âşikâre veya gizli, İstanbul'da veya dışarıda eski harflerle tab etmek lâzımdır."(3)
Dipnotlar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

21. söz

Yirmi Birinci Söz İki makamdır. Birinci Makam بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ ك...